ODSED Kurucu Üyesi Melek Ufuk Tülübaş, 8 Mart Kadınlar Günü nedeniyle eksperlik mesleğinde ‘Kadın Eksper olmak’ başlığı ile bir yazı kaleme aldı.
Kadınlar artık geçmişten alışageldiğimiz mesleklerle yetinmiyor. Erkeklerin söz sahibi olduğu birçok meslek dalına el atan kadınlar başarıları ile adlarından söz ettiriyor. Otobüs kullanıyor, orduda komutan oluyor ve daha birçok meslekte erkek meslektaşları ile kıyasıya rekabet edebiliyor. Bugüne kadar daha çok erkeklerin yaptığı fakat son yıllarda kadınların da ilgi gösterdiği mesleklerden birisi de oto dışı sigorta eksperliği. ODSED (Oto Dışı Sigorta Eksperleri Derneği) Kurucu Üyesi Melek Ufuk Tülübaş da bu mesleği başarı ile icra edenlerden. 8 Mart Kadınlar Günü öncesinde Tülübaş’ın kendi mesleğinde kadın olmayı anlattığı “Kadın Eksper Olmak” başlıklı yazısı aşağıdadır.
Kadın Eksper Olmak
İstanbul’dan başka şehirlere göç etmek isteyenlere özellikle sebebi sorulduğunda en büyük sorunun trafik ve otopark olduğunu söyleyeceklerdir. Eksperler bu iki sorunu tüm gün yaşarken bizim kadın eksperler olarak bonuslarımız, es kaza solladığımız bir aracın şoförü tarafından -bir kadının kendisini sollamasını kendisine gurur meselesi yapması sebebiyle- sıkıştırılmak, tampon tampona takip edilmek, tacize uğramak, tenha yerlerde lastik patlamasın veya araba arızalanmasın diye dualarla yol almak…
Günde birkaç ekspertiz adresine gidebilmek için tükenmeyen bir güce sahip olan daha doğrusu olmak zorunda kalan, kar yüzünden yollar kapandığında ikna ettiği bir aile ferdiyle, birini bulamazsa aracının arkasına attığı bir kürekle ekspertize çıkan, evdeki ve ofisteki işleri, sahadaki ekspertizleri tek tek organize eden, her şeyi detaylı inceleyen ve hiç bir ayrıntıyı unutmayan biz kadınlar…
Ama kişisel gelişime çok katkısı var gerçekten. Çünkü hem çalışan kadın olarak hem de eksperlik mesleğini yapan kadınlar olarak ayaklarımız çok daha sağlam yere basıyor. İşimiz gereği hiç bitmeyen fiziksel güce, çelik gibi sinirlere ve sağlam bir psikolojiye sahibiz.
Ekspertiz için gittiğimiz bazı sigortalılar, içeriye girdikten sonra arkamıza bakıp kadını yetersiz gördüklerinden olsa gerek “Siz tek mi geldiniz?” diyor maalesef. Nadir de olsa tebrikler ile özellikle de kadınların tebrikleri ile karşılaşıyoruz. Bu da bir o kadar umut verici.
Bütün bunların yanında hele ki eksper anne olmak, olabilmek, olmaya çalışmak…
Kurumsal bir firmada çalışan bir kadınsanız doğumdan sonra SGK’dan alacağınız primsiz asgari ücret yetersiz kalacağından bebeğinizi büyütemeden işe başlamak zorundasınız. Eğer kendi işyeriniz varsa doğum sürecinde işyerinizi tümüyle kapattığınızdan geliriniz kesilecek ve maddi sıkıntı yaşamamak için yine bebeğinizi büyütemeden işe başlamak zorunda kalacaksınız.
Bu süreci ben de yaşadım. Ekspertizden çıkıp rutin gebelik kontrolüme gittiğimde apar topar hastaneye yatırılıp 15 gün hastanede kalmıştım. Bu süreç esnasında beklemekten sıkılan sigortalı “bula bula hamile birini mi buldunuz bana gönderecek, başkasını niye göndermediniz, ben paramı isterim” diyerek ortalığı ayağa kaldırmıştı. Doğumdan sonra hastaneden eve çıktğımda, izinli olduğum ve bebeğimle geçirmem gereken vakitlerde sigortalının raporunu yazmıştım. Bu süreçte, hafta sonu gece gündüz demeden susmayan telefonlar da cabası.
Kızım biraz daha büyüdüğünde, evde bebeklerini oynatırken diğer kız çocuklarının misafircilik oyunu diyalogları yerine “Ay şekerim geçen gün eve gittiğimde evi su basmıştı, o da bir şey mi bizim ev geçen gün yandı sokakta kaldık” diyerek bebeklerini konuştururdu.
Anne eksper olmak hem annenin kendisi için hem de çocuk için çok zor.
Bazen güzel bir işyerine ekspertize gittiğimde şık kıyafetler ve topuklu ayakkabılar giymiş, fönlü saçlarla çalışan kadınları görünce imrenmiyor değilim. Biz kadın eksperlerin iş hayatı, kadın olmanın güzelliklerinden ve ayrıcalıklarından uzak, düz ayakkabı, rahat pantolonlar ve çamurlu bir araba üzerine kurulu.
Hem mesleğin zorluğu hem de ülkemde kadına bakış açısının hızlı değişiyor olması omzumuzdaki yükü daha da ağırlaştırıyor. Cenneti ayaklarımızın altında gören bir dini inanıştan, Mustafa Kemal Atatürk’ün kadınlara tüm dünya ülkelerinden daha önce ve daha fazla önem verdiği Cumhuriyet ile başlayan bir süreçten nasıl oldu da günümüz şartlarına geldik? Nasıl oldu da kadın tacize, tecavüze, aşağılanmaya ve şiddete bu kadar çok maruz kalır oldu?
Her şeye rağmen, kadın çalışanların iş hayatında daha çok var olduğu, kadınların şiddete ve tacize uğramadığı bir Türkiye için öncelikle kadınların kendine ve diğer kadınların kabiliyetine inanması, toplumun geneline bakıldığında ise bilhassa erkek çocukların eğitim ve öğretiminin bu konudaki en önemli başlık haline getirilmesi gerekir. Herkesin kadınlara hak ettiği saygı ve sevgiyi gösterdiği bir Türkiye temennisiyle. / Kaynak Metin